“O halde sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel! Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. İşte doğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rûm:30 )
Aslında insanlık tarihi boyunca ilahi peygamberlerin insanlara ilk öğretisi, Allah’a ibadet ve kulluk olmuştur: “Andolsun ki biz her ümmete, “Allah’a kulluk edin, sahte tanrılardan uzak durun” diyen bir elçi gönderdik” (Nahl:36)
Kur’an-ı Kerim’e göre dindarlık ve dine inanç akıl sağlığının göstergesi olup din ve maneviyata meyletmemek ise aptallık ve akılsızlığın işaretidir. Kur’an’da Hz İbrahim’in dininden yüz çevirenler sefihe (sefih kılan) olarak tarif edilmektedir: “Kendine cahilce kötülük edenden başka kim İbrâhim’in getirdiği dini reddeder? Oysa biz, gerçekten onu dünyada seçkin kıldık; şüphesiz ki o, âhirette de iyiler arasında yer alacaktır “ (Bakara:130)
Bunun nedeni ise dinin insan hayatına anlam vermesi ve onu mutluluk, üzüntü, neşe, acı, başarı, başarısızlık vb. anlarda yalnız bırakmamasıdır. Din, tüm bunların birer imtihan vesilesi olduğunu şöyle açıklamaktadır: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” (Bakara:155)
Allah Kur’an-ı Kerim’de insanın sorumluluğuna dikkat çekerek nefsini arındıranın kurtuluşa ereceği, onu kötülüklerin akışına bırakanın ise büyük kayıba uğrayacağı vurgulamıştır: “Nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere boğan da ziyan etmiştir.” (Şems:9-10)