IQNA

ABD, Müslüman karşıtlığı ihraç ediyor

9:24 - May 02, 2023
Haber kodu: 3480149
Wayne State Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Khaled Ali Beydoun: "ABD'nin İslâm düşmanlığını küresel bir fenomen olarak genişlettiği hakkında düşünmeli.

Wayne State Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Khaled Ali Beydoun: "ABD'nin nasıl merkezi bir katalizör olduğu ve teröre karşı savaş söylemiyle İslâm düşmanlığını küresel bir fenomen olarak genişlettiği hakkında düşünmeli.

İslâm düşmanlığı, ABD tarafından küresel güçlerini ilerletmek ve açıkça Müslüman ülkelerin doğal kaynaklarını ele geçirmek için kullanılan bir silah." ABD'de İslâm karşıtlığı üzerine araştırmalar yapan akademisyen ve yazar Prof. Dr. Khaled Ali Beydoun, The New Crusades adlı son kitabına ilişkin "Kitap için 'Yeni Haçlı Seferleri' ismini seçtim çünkü 'Haçlı Seferi' kavramı İslâm ile Hristiyanlık arasında geçmişten bu yana süregelen çatışmayı tanımlamak için kullanılıyor" dedi.

ABD'deki Wayne State Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Öğretim Üyesi Prof. Dr. Khaled Ali Beydoun, martta okuyucusuyla buluşan "The New Crusades: Islamophobia and the Global War on Muslims" (Yeni Haçlı Seferleri: İslamofobi ve Müslümanlara yönelik Küresel Savaş) isimli kitabına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Beydoun, kitabın yazım sürecinde çok fazla bilimsel araştırma yaptığını, ayrıca Hindistan, Çin, Fransa, Kanada gibi birçok ülkede Müslüman karşıtı eylemlere maruz kalmış kişilerle röportajlar gerçekleştirdiğini belirtti.

Beydoun, isim tercihine ilişkin şunları aktardı: "Kitap için 'Yeni Haçlı Seferleri' adını seçtim çünkü, 'Haçlı Seferleri' ifadesi İslâm ile Hristiyanlık arasında geçmişten bu yana süregelen çatışmayı tanımlamak için kullanılıyor. Müslüman dünyasında Avrupa, tarihsel ve modern bağlamda teröre karşı savaşla bağlantılıydı, çünkü 21 yıl önce sözde teröre karşı savaş başlatıldığında dönemin Amerikan Başkanı George Bush, bunu bir 'Haçlı Seferi' olarak adlandırmıştı."

Beydoun, Müslüman karşıtlığının artık dünyaya nüfuz etmiş bir sorun olduğunun altını çizerek, kitabı yazarken farklı ülkelerde varoluş mücadelesi veren Müslüman toplumun duygu ve düşüncelerini okuyucuların gözünde canlandırmayı amaçladığını dile getirdi.

ABD İslam düşmanlığını nasıl ihraç etti?

Kitapta 11 Eylül saldırılarının ardından "teröre karşı savaş" söylemiyle başlatılan müdahalenin, Müslüman kimliği üzerindeki etkisinin ana tema olarak işlendiğini kaydeden Beydoun, "ABD’nin nasıl merkezi bir katalizör olduğu ve teröre karşı savaş söylemiyle İslamofobiyi küresel bir fenomen olarak genişlettiği hakkında düşünmek önemli. Kitabın ana temasının 'ABD'nin 'teröre karşı savaş' politikasıyla İslâm karşıtlığını nasıl ihraç ettiği' olduğunu söyleyebilirim" diye konuştu.

Beydoun, Müslüman karşıtlığını "emperyal bir proje" olarak ele alınması gerektiğini dile getirerek, "İslamofobi, ABD tarafından küresel güçlerini ilerletmek ve açıkça Irak'ta petrol gibi hırsla arzu edilen doğal kaynakları ele geçirmek için kullanılan bir araç ve silah. İslâm düşmanlığının irrasyonel olduğunu düşünüyoruz, değil mi? İrrasyonel nefret. Ancak bunu hükümet açısından incelediğimizde, rasyonel olduğunu da görüyoruz. Bu, hükümetlerin istedikleri şeye daha fazla erişim elde etmek için stratejik ve kasıtlı olarak kullandıkları bir araç" görüşünü paylaştı.

Müslüman karşıtlığını "neo-kolonyal proje" olarak tanımlayan Beydoun, bunun yeni bir fenomen olmadığını, geçmişte Oryantalizm şeklinde adlandırılan fikirlerin de Müslüman karşıtı eylemleri beslemeye hizmet ettiğini söyledi.

Beydoun, Müslüman karşıtlığının her ülkede benzer şekilde gerçekleşmediğinden bahsederek, "İslâm düşmanlığı, Müslümanlar tarafından benzer şekilde tecrübe edilmiyor. Bu gerçekten onların nerede olduğu, hangi ülkede yaşadığı, kimliklerinin ne olduğuna bağlı olarak değişiyor. Uygur Müslümanlarının maruz kaldığı İslâm düşmanlığı ile bizlerin yaşadığı birbirinden çarpıcı biçimde farklı" dedi.

Laik devletler müslüman karşıtlığını besliyor

"Laiklik ve ateizm İslâm düşmanlığının çok menfur bir kaynağı olabilir" diyen Beydoun, Fransa ve İsveç gibi laik ülkelerde, hükümetlerin yapısı ve ideolojik eğilimlerinin Müslüman karşıtlığını beslediğine işaret etti. Beydoun, Avrupa'nın giderek daha seküler hale geldiğine dikkati çekerek, "Hatta daha seküler olmaktan da öte, daha ‘Tanrısız’ hale geliyor" ifadesini kullandı.

Müslüman karşıtı vakalarda cinsiyetin rolüne de değindiğini aktaran Beydoun, "Müslümanlar, cinsiyetin özellikle İslâm düşmanlığının deneyimlenmesi üzerindeki etkisini nadiren düşünür. Eğer bir kadınsanız, hangi ülkede olduğunuza bağlı olarak İslâm düşmanlığı deneyiminiz, bir erkeğin deneyiminden önemli ölçüde farklı olacaktır" diye konuştu.

Avrupa İslam düşmanlığının yuvası haline geldi

Avrupa ülkelerinde gerçekleştirdiği röportajlardan yola çıkarak gözlemlerini aktaran Beydoun, "Avrupa birçok nedenden dolayı Müslüman düşmanlığının yuvası haline geldi. Müslümanlar, dinlerini icra ettikçe, kadınlar başörtüsü taktıkça, erkekler beyaz entari giyip sakal bıraktıkça, mescitlere gittikçe bu durum Avrupalılar için dini gerekçelerle onlara ayrımcılık yapmanın kolay bir yolu oluyor" ifadesini kullandı. Beydoun, Müslümanların, distopik romanlardaki gibi kendilerini "big brother" (büyük birader) tarafından izleniyormuş gibi hissettiğine işaret ederek, "Müslümanlar, gözetleme gibi yıkıcı politikaların bir nevi kurbanları olarak bununla mücadele ediyor, terörizm şüphesi nedeniyle bireylerin mahremiyeti çoğu zaman ihlal ediliyor" dedi.

Kaynak: Milligazete

captcha