IQNA

İslam birliğine hizmet edecek kurumlara ihtiyacımız var

19:29 - October 21, 2021
Haber kodu: 3474376
IQNA Haber Ajansı’na konuşan gazeteci-yazar Yakup Aslan, "Medya’nın toplumsal algının yönetilmesi anlamındaki işlevi ortada iken malaesef İslam Dünyası’nın birliği için çaba gösteren kurumların sayısı yetersiz ve destekleri yok denecek kadar azdır." dedi.

Hicri takvim esasınca Şii Müslümanların rivayetlerinde 17 Rebiülevvel ve Ehl-i Sünnet rivayetlerinde 12 Rebiülevvel olan Peygamber Efendimizin kutlu doğum gününün Müslümanların vahdet ve birliğine yardımcı olması için İmam Humeyni bu iki tarihi tek haftada toplayarak “vahdet haftası” ilan etmiştir. Bu çağrı bütün İslam dünyasından rağbet gördü ve 1979’dan bu yana İslam dünyası vahdeti korumak için bu kutlamaları “kutlu doğum haftası”na yaymış durumda.

IQNA (Uluslararası Kur’an Haber Ajansı) Vahadet Haftası münasebetiyle gazeteci-yazar Yakup Aslan ile bir röportaj gerçekleştirdi.

1 - İslam’da mezhepler arasındaki birlik neden önceliklidir ve Müslümanlar arasındaki birliğin türleri ve özellikleri nelerdir?

Yanlızca İslam İnancında değil farklı dinlerde de o dinin yorumu ile ilgili farklı mezhepler bulunmaktadır hatta adı mezhep savaşları olarak anılan yüzyıllık savaşlar yaşanmıştır, ancak İslam din tarihine baktığımızda benzer bir mezhep savaşını göremezsiniz.

Bütün kışkırtmalara rağmen radikal gruplar dışında mezhepsel çatışma ve tekfirin kitleselleşemediğine şahidiz. Kışkırtmalar diyoruz çünkü bu hamleler her daim başarısız kılınmıştır. İslam mezhepleri içerisinde her daim mantık ve vahdet inancı galip gelmiştir.

Ancak bu kışkırtmalar İslam tarihi boyunca hatta günümüzde halen devam etmektedir. Öncelikle günümüz dünyasında İslam inancı içerisinde Vahdet yani birliği savunan taraflara yapılan taarruzun aynı cepheden geldiğini saptamak durumundayız.

İran İslam Devrimi Rehberi Sayın Ayetullah Hamanei’in tarihi bir saptaması oldukça önemlidir. O Amerikan Sünniliği ve İngiliz Şiiliği  diyerek ayrılıkları körükleyen adresleri oldukça net tarif etmiştir. Günümüzde bir ve birlikte hareket eden bir İslam dünyası tasavvur ediniz. Dünya Enerji kaynaklarının 4/3’ünü, dünya genç nüfusunun büyük çoğunluğunu, stratejik deniz ve kara ulaşımının kilidi olan bir coğrafya. Buradaki İslam İnancına mensup halkların birlikte hareket etmesi emperyalizm ve siyonizm’i çok korkutmaktadır. Nitekim bu korkularındada haklıdırlar. İtiraf etmeliyizki bu coğrafya şuan birlikten çok uzaktır ve vahdet’ten olan bu uzaklığın ne bu corafyanın halklarına nede İslam dünyasına fayda sağlamamaktadır.

Vahdet, dünya düzenini değiştirecek bir devrimdir. İşte bu devrimin karşısında olan bir dünya bulunmaktadır. Ortak inanca sahip ülkeler arasında yaratılan kargaşa ve düşmanlık inanç ile temellendirilmeye çalışılmaktadır, ancak bu halk nezlinde başarısız olmaktadır. Zira İslam İnancının temelinde Vahdet bulunmaktadır.

Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s), Müslüman, müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter” buyurmaktadır. Peygamber efendimizin öngörüsü ile ayrılıkların ortaya çıkmasını öngören devrimci bir bakış açısı ile dile getirilmiştir.

Amperyalizm-Siyonizm’in hedefindeki İslam coğrafyasının birliği bağımsızlığı savunan her müslümanın görevi olmalıdır. Bağımsız olan İslam ülkeleri Vahdet’in de kaçınılmaz savunucusu olacaktır. Bugün İslam dünyasında birliğin karşısında olan tüm akımların bağımsızlıktan uzak ve emperyalizmle ilişkili olduğuda kesin bir gerçek olarak karşımızdadır.

Bu noktadan hareketle şu tespiti yapmak gayet yerindedir.

Bağımsızlık içi Vahdet!

2 - Medyanın müslümanlar arasında birliğin sağlanmasındaki rolünü (özellikle farklı mezheplere mensup dini medya) nasıl değerlendiriyorsunuz?

Medya günümüzün en etkili silhlarından biridir. Bütün gerçekliği yalana ve bütün yalanları gerçek gibi gösteren sihirli bir değnektir. Medya organlarının kimin tarafından kurulduğu ve finansal anlamda desteklendiği önemlidir. Bugün İslam inancı çerçevesinde yayın yaptığını iddia eden ve mezhepler arasında ayrışmayı körükleyen yayın organlarının tamamının batı yada batıya entegre bazı körfez ülkeleri tarafından finanse edildiğini görmekteyiz. Vahdet’ten yana olduğunu ifade eden kimse yada grupların bu medya organlarından şikayet ederken İslam dünyasında birliğe ilişkin güçlü yayın organlarını kurarak destekleme aşamasında da başarısız olduklarıda bir gerçektir.

Medya’nın toplumsal algının yönetilmesi anlamındaki işlevi ortada iken malaesef İslam Dünyası’nın birliği için çaba gösteren kurumların sayısı yetersiz ve destekleri yok denecek kadar azdır. Bu anlamda İslam Birliğine hizmet edecek kurumlara ihtiyaç günümüzde hiç olmadığı kadar fazladır.

3 - Bu yılda kültürel etkinliklerinin (özellikle internet ortamında ) tasarlanması ve medyada haberleştirilmesine ilişkin önerileriniz nelerdir?

Kurumsal işbirlikleri bu anlamda önemli olabilir. Bu büyük coğrafyada İslam Dünyası’ın birliği için mücadele eden kurumlar kesinlikle işbirliğine gitmeli, ortak platformlar kurmalı, birlikte üretecekleri mecralar yaratmalıdırlar. Ön yargılardan uzak içeriklerle birbirlerini tanıma ve toplumlarına tanıtmalıdırlar. Birlik inancımızın mayasında bulunuyor dolayısı ile yapılması gereken sadece bu birliğin oluşması için birlikte çalışma imkanının gerçekleşmesi.

Ancak, önyargısız ve inanç ihraç etmeyen bir  bakış açısı şart...

Bu bağlamda Bağımsız bütün medya kurumları ve gazeteciler ile temas kurabilecek ortak bir medya platformunun oluşturulmasıda çok önemli.

captcha